AKCİĞER KANSERİ

Akciğer Kanseri Nedir?

Kanser, vücuttaki hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıdır. Her türlü kanser, hücrenin genetik materyalini taşıyan DNA’sının yapısındaki bir hata veya mutasyon nedeniyle başlar. DNA’daki mutasyonlar, hücrenin yaşlanma süreciyle veya çevresel faktörlere (sigara içme, asbest liflerinin solunması, radon gazına maruz kalma) bağlı olarak meydana gelir.

Türkiye Akciğer Kanseri Harita Projesi’nden elde edilen verilere göre akciğer kanseri erkeklerde 100 binde 75, kadınlarda ise 100 binde 10 olup, yıllık beklenen yeni hasta sayısı ise 30 bin civarında.

Akciğer kanseri

Akciğer kanseri hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için önemli bir ölüm nedenidir. Dünya çapında hem erkeklerde hem de kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en yaygın nedenidir ve tüm kanser ölümlerinin kabaca 1/5’inden (%19,4) sorumludur.

Akciğer Kanseri Türleri Nelerdir?

Akciğer kanserleri temel olarak iki gruba ayrılır: küçük hücreli akciğer kanseri (SCLC) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (NSCLC). Bu iki kanser türünün büyüme oranları, yayılma ve tedavileri farklıdır.

51 yaşında akciğer kanseri olan erkek hasta

Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK): Akciğer kanserlerinin en hızlı büyüyen ve en hızlı yayılan (metastaz) türü olup %10-15 oranında görülmektedir. Sigara içmekle ilişkilidir ve bu tümörlerin yalnızca %1’i sigara içmeyenlerde meydana gelir. Çok hızlı metastaz yaptığı için genellikle tanı anında tüm vücuda yayılmış olduğu görülür. Ancak kemoterapiye iyi yanıt verir.

Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK), akciğer kanserinin en sık görülen türüdür ve tüm hastaların %85-90’ını oluşturur. 3 tip NSCLC vardır:

Adenokanser: Kadınlarda ve sigara içmeyenlerde daha sık görülür. Gelişmiş ülkelerde en sık görülen akciğer kanseri türüdür.

Skuamöz (epidermoid veya skuamöz) hücreli kanser: Ülkemizde en sık görülen akciğer kanseri türüdür. Erkeklerde daha sık görülür. Sigara içmeyle yakından ilişkilidir. Hastalık sıklıkla akciğerle sınırlıdır veya komşu lenf düğümlerine yayılır.

Büyük hücreli kanser: En az görülen KHDAK’tır ve tüm akciğer kanserlerinin %10’unu oluşturur. Uzak organlara yayılma eğilimi yüksektir.

Hayat Sağlıklı Güzel -Burcu Esmersoy ve Medikal Estetik Uzmanı Dr. Nihat Dik

Prof. Dr. Gökhan Hacıibrahimoğlu Akciğer Kanseri hakkında bilgi veriyor.

Akciğer Kanseri Riskini Hangi Faktörler Artırır?

  • Sigara: Sigara akciğer kanserinin %90’ından sorumludur. Sigara dumanında 4000’den fazla kimyasal madde ve 70’den fazla kansere neden olan maddenin bulunduğu bilinmektedir. Sigara dumanına pasif maruz kalma da akciğer kanseri riskini artırır. Hiç sigara içmemiş kişilerde de akciğer kanseri ortaya çıkabilir. Sigara içmeyenler tüm akciğer kanseri hastalarının %10’unu oluşturur. Sigaranın bırakılması durumunda akciğer kanseri olasılığı zamanla azalmakta ve sigarayı bıraktıktan 10-20 yıl sonra hiç sigara içmeyenlerin düzeyine yaklaşmaktadır. Asbest. Solunum havası ile solunduğunda asbest lifleri akciğere zarar verir ve plevral kanser olan mezotelyoma gelişir. Asbest maruziyeti akciğer kanseri olasılığını 1,5-5,4 kat artırırken sigara içenlerde bu risk daha fazladır.
  • Radon gazı: Ülkemizde yapılan çalışmalarda ev içi radon gazı düzeyi sınır değerlerin altında bulunmuştur. Kanser yapıcı kimyasallara maruz kalma uranyum, berilyum, vinil klorür, nikel kromat, kömür ürünleri, hardal gazı, klormetil eterler, petrol ürünleri gibi Aile öyküsünün olması
  • Hava kirliliği
  • İçme suyunun yüksek oranda arsenik içermesi
  • Akciğerlere radyasyon tedavisi 

Bir süre sonra akciğerde yara izi kalması bugüne kadar
diyetle ilgili yapılan çalışmalarda çelişkili sonuçlar elde edildiğinden bu konuda henüz net bir görüş ve öneri oluşmamıştır.

Akciğer Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Akciğer kanseri şikayetlerinin ortaya çıkması birkaç yılı alır ve hastalık ileri aşamaya gelinceye kadar fark edilmeyebilir. Maalesef hastalığın erken evrelerinde hastaların genellikle şikayetleri olmaz veya mevcut şikayetler hastalar tarafından göz ardı edilir. Öksürük, halsizlik gibi şikayetler olsa da genellikle bu şikayetlerin sigara kullanımıyla ilgili olduğu düşünülür. Bu, hastalığın en tehlikeli ve sinsi özelliğidir.

Akciğer kanseri tanısı alan hastalarda tümörün akciğerdeki konumuna, büyüklüğüne, yayılım yerine ve yayılma derecesine göre belirtiler farklılık göstermektedir.

Tümörün kendisinden ve intratorasik yayılımdan kaynaklanan en sık görülenler;

Öksürük
Göğüs, omuz ve sırt ağrısı
Balgam
Kanlı balgam (hemoptizi)
Nefes darlığı ses
kısıklığı
yutma bozukluğu
Boyun ve yüzde şişlik
Hırıltı
Tekrarlayan bronşit veya zatürre atakları

Akciğer kanseri göğüs kafesi dışına yayılmışsa şikayetler vücudun diğer bölgeleriyle ilgili olabilir. Akciğer kanserinin yaygın olarak yayıldığı vücudun diğer kısımları arasında akciğerin diğer kısmı, karaciğer, lenf düğümleri, beyin, adrenal bezler ve kemikler bulunur. Böyle bir durumda yukarıdaki şikayetlere aşağıdaki şikayetlerden bazıları eklenebilir.

Baş ağrısı,
bulantı, kusma
Denge bozukluğu, bayılma, hafıza kaybı
Deri altı şişlikler
Kemik veya eklem ağrıları, kemik kırıkları
genel halsizlik
Kanama, pıhtılaşma bozuklukları
İştah kaybı, açıklanamayan kilo kaybı
Kaşeksi (kas erimesi)
Yorgunluk

Akciğer Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?

Muayene ve akciğer röntgeni bulgularına dayanarak akciğer kanseri şüphesi olan hastalara öncelikle bilgisayarlı tomografi yapılır. Bilgisayarlı tomografi ile hastalıklı bölgeye nasıl ulaşılacağına karar verilir. Hastaların çoğunda tanı amaçlı akciğerdeki tümöral dokudan alınır. Bu işleme biyopsi denir. Biyopsiler çeşitli yöntemlerle yapılabilir. Bazı durumlarda, “iğne biyopsisi” adı verilen bir iğne deriden akciğere ilerletilebilir. Bazen biyopsi “bronkoskopi” adı verilen bir işlemle de alınır. Bu işlemde, ucunda ışık bulunan ince bir tüp kullanılarak akciğerin hava yolları incelenir ve küçük doku parçaları çıkarılır. Akciğer çevresindeki zarda sıvı birikimi varsa buradan iğne biyopsileri (torasentez, plevra biyopsisi) alınabilir. Diğer bir yöntem ise dokuların cerrahi olarak çıkarılmasıdır (mediastinoskopi, video eşliğinde torakoskopik cerrahi, açık akciğer biyopsisi). Bazen başkalarını örnek alarak, “Biyopsi yaptılar, düzelmedi”, “Hastalığı kötüleşti” gibi söylentiler halk arasında dolaşıyor. Bunlar çok yanlış yorumlardır ve birçok hastanın gereksiz yere korkmasına, tanının geciktirilmesine ve dolayısıyla mevcut tedavi olanaklarını kaybetmesine neden olabilir.

Bu doku parçalarının bir patolog tarafından incelenmesi çok önemlidir. Çünkü akciğer kanseri hücre tipinin tam olarak bilinmesi tedaviye yön veren en önemli bilgidir. Diğer testler genellikle kanserin vücutta yayılımı hakkında bilgi sahibi olmak için yapılır. Bu testler beyin manyetik rezonans görüntüleme (beyin MR) ve PET-CT’dir (pozitron emisyon tomografisi).

Akciğer kanseri tedavisinde ilk seçenek cerrahidir. Artık günümüzde minimal invaziv cerrahi dediğimiz kapalı (endoskopik) ameliyatlar uygulanmaktadır.

Akciğer Kanseri Nasıl Tedavi Edilir?

Tümörün tipi, evresi ve hastanın performans durumu dikkate alınarak tedavi planı yapılır. Akciğer kanserinin doğru tedavisi için doğru evreleme önemlidir. Akciğer kanserinde evreleme, kanserin bölgeyle sınırlı olup olmadığına, lenf düğümlerine (solunum yollarının kenarındaki lenf bezleri) veya diğer uzak organlara yayılmış olup olmadığına dayanır.

NSCLC’nin 4 aşaması vardır ve şu şekilde belirlenir:

Aşama 1: Tümör akciğerin yalnızca küçük bir kısmındadır ve herhangi bir lenf düğümüne yayılmamıştır.

Evre 2: Hastalık en yakın lenf düğümlerine yayılmış veya lenf düğümlerine yayılmadan göğüs kafesi, diyafram, akciğer veya kalp etrafındaki zara sıçramıştır.

Evre 3: Tümör iki akciğer arasında mediasten adı verilen boşluğa veya oradaki lenf bezlerine yayılmıştır veya plevra, göğüs kafesi veya diyaframı da tutarak lenf bezlerine yayılmıştır.

Evre 4: Tümör uzak organlara ya da diğer akciğere yayılmış ya da akciğer zarları ya da kalp zarları arasında sıvı toplanmasına neden olmuş.

SCLC ise “sınırlı hastalık” ve “yaygın hastalık” olarak sahnelenir:

Sınırlı hastalık: Bu aşamada kanser göğüs kafesinin yalnızca bir tarafında, akciğerin bir kısmında ve komşu lenf düğümlerinde bulunur.
Yaygın hastalık: Bu aşamada kanser akciğerin diğer yarısına veya vücudun diğer bölgelerine yayılmıştır.

Son dönemde KHDAK evrelemesinde kullanılan sistemin KHAK evrelemesinde de kullanılması önerilmektedir.

Tedavi Türleri

Akciğer kanseri tedavisinde cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi yöntemleri tek başına veya birlikte uygulanabilmektedir. KHDAK’de uygulanacak tedaviler evrelere göre farklılık göstermektedir. KHAK hastalarında hastalığın çok erken dönemde tespit edilmesi durumunda cerrahi tedavi şansı söz konusu olabilir. Ancak bu hastaların çoğunda tanı anında hastalık zaten yaygın evrededir ve cerrahi tedavisi mümkün değildir. Standart tedavi sınırlı evre hastalarda kemoterapi ve radyoterapi, ileri evre hastalarda ise tek başına kemoterapidir. Bu uygulamalara tam yanıt alınan hastalarda koruyucu kafa ışınlaması ile sağ kalımda ilerleme sağlandı.

Cerrahi

KHDAK tedavisinin erken evrelerinde (evre 1 ve 2 ve bazı evre 3) önerilen tedavi cerrahidir (cerrahi). Ameliyat akciğer lobunun sadece bir kısmının çıkarılması (lobektomi, segmentektomi) veya akciğerin tamamının çıkarılması (pnömonektomi) şeklinde yapılabilir. Genel olarak doktora başvuran akciğer kanserli hastaların yaklaşık %80-85’i ameliyatla tedavi şansını kaybetmiştir. Bu nedenle her hastaya ameliyat önerilemez. Doktorunuz tarafından ameliyat olabilecek durumda olduğunuzu ve genel sağlığınız açısından bu ameliyatı atlatabileceğinizi söylediyseniz bu şansı kaçırmayın. Çünkü onun yerine yapılacak tedavilerle aynı iyileşme şansını yakalamanız pek kolay olmayacaktır.

Radyoterapi

Radyasyon tedavisi kanserli hücreleri yok etmek ve tümörleri küçültmek için kullanılır. Cerrahi tedavinin uygulanamadığı erken evre KHDAK hastalarında veya cerrahi tedavinin tıbbi olarak mümkün olmadığı hastalarda küratif radyoterapi uygulanabilmektedir. Ancak sonuçları cerrahi tedavi kadar iyi değildir. Cerrahi tedavi uygulanan Evre III vakalarda ameliyat sonrası tedaviye radyoterapi eklenebilir.

İlerlemiş akciğer kanserinde görülen bası ve metastazlara bağlı semptomların tedavisinde radyoterapiden yararlanılabilir. Bu aşamada radyoterapi tedavi edici olmayıp semptomatiktir.

SCLC’de tümörün beyne yayılmasını önlemek için radyoterapi de kullanılır. Buna “koruyucu beyin ışınlanması” denir.

Kemoterapi

Kemoterapinin amacı hastanın normal hücrelerine zarar vermeden tümör hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını durdurmaktır. Tedavi sırasında tümör hücrelerinin yanı sıra normal sağlıklı hücreler de zarar görür. Tedaviye bağlı bu istenmeyen yan etkiler bulantı-kusma, ishal, nötropeni, saç dökülmesi, böbrek ve karaciğer fonksiyon bozuklukları, deri döküntüleri, güneş ışığına hassasiyet vb.’dir.

Bu tedavi tümörün büyümesini ve yayılmasını kontrol etmeye yardımcı olmayı amaçlamaktadır. KHDAK’de kemoterapi, rezeksiyonu mümkün olan evre III hastalarda ameliyat öncesi, rezeke edilemeyen lokal ileri evre (evre IIIA/B) hastalarda radyoterapi ile birlikte, evre IV hastalarda ise tek başına uygulanır. Rezeke edilemeyen Evre III hastalarda eş zamanlı kemoterapi ve radyoterapi ile sağkalım avantajı elde edildi. Evre 4 hastalarda kemoterapi, tek başına destek tedavisine kıyasla hayatta kalma avantajı ve yaşam kalitesinde artış sağladı.

Kolon kanseri için kolonoskopinin aksine, erken evre akciğer kanseri için yaygın olarak kabul edilen bir tarama aracı olan meme kanseri için mamografi yakın zamana kadar mevcut değildi. Günümüzde bilgisayarlı tomografi ile azaltılmış radyasyon dozuyla erken tanı konulabilmektedir. Bazı ülkelerde kullanılan bu tarama yöntemi, yoğun sigara içme öyküsü olan (30 paket yıl ve üzeri), sigara içmeye devam eden veya son 15 yıl içinde sigarayı bırakmış olan 55-74 yaş arası kişilere önerilmektedir. ABD’de yapılan geniş bir araştırmada, bu tarama testiyle akciğer kanserinden ölüm olasılığının, akciğer grafisi ile takip edilenlere göre %20 oranında azaldığı görüldü.

× Whatsapp